18 Mayıs 2011 Çarşamba

YAŞANAN TARTIŞMALAR ÜZERİNE NOTLAR


UYUMSUZLAR FRAKSİYONU

Anarşistler arasındaki ilişkiler üzerine yıllardır yazılıp çiziliyor, çeşit çeşit teoriler üretiliyor. Hatta, öyle ki, yaşadığımız topraklarda anarşist sıfatını kullanan grup ve kişilerin faaliyetlerinin büyük bir bölümü bu tür ilişkilerin normlarını belirleme çabasından müteşekkil, bile diyebiliriz. Devlete, otoriter kurumlara, hiyerarşinin her çeşit versiyonuna karşı aktif mücadele etmek, bu uğurda bağımsız eylemini organize etmek söz konusu olduğunda ismini, cismini duymadığımız, varlığından habersiz olduğumuz birçok çevre, sıra “anarşistler arasındaki ilişkiler” meselesine geldiğinde sayfalar dolusu veciz fikirlerini ortalığa saçmaktan imtina etmiyor. Sol gelenekte adı trafik polisliği olarak konulan bir pozisyon günümüzde anaakım anarşistler arasında giderek güç kazanıyor.

Bu girizgâhı yapmamız, son günlerde eşit uzaklıkta olduğumuz bazı anarşist çevrelerin kendi arasında sürdürdüğü “şiddet” temalı tartışmalara ilişkin duruşumuza dair kısaca bilgi vermek zorunluluğundan. İstanbul’da gerçekleşen 1 Mayıs mitinginde yaşanan küçük çaplı birtakım tartışmaların günlerdir liberter ortamların temel malzemesi kılınması, zıtlaşan tarafların kendi argümanları düzleminde olaya dair çarşaf çarşaf açıklamaları üzerine, muhatap olduğumuz dostlarımız bu somut durum hakkında genelde İsyancı Anarşistlerin, özelde Uyumsuzlar Fraksiyonu’nun tutumunu öğrenme taleplerini sundular. Bu nedenle, muhataplık ilişkisi kurmadığımız iki taraf arasında gerçekleşen somut ihtilaf üzerine uzun boylu yorumlar yapmayı arzu etmememize rağmen, mevzunun “anarşistler arasındaki ilişkiler” ve “şiddet” dolayımına uzanan yanlarına dair birkaç satır yazmak zorunda kalıyoruz.

En başta, ayrı ayrı öznelerden dinlediğimiz yaşanan somut olayda her iki tarafı da kendi nezdimizde haklı addetmediğimizi, iki tarafın da destekleyeceğimiz bir duruşa sahip olmadıklarını belirtelim. Büyük Gösteri’nin suni muhalefet arenasına katılmayı reddeden, varoluşsal öfkesini kendi özgücüyle, randevusuz ve bağımsız eylemlerle pratiğe dökmeyi seçen İsyancı Anarşistler olarak 1 Mayıs karnavallarına iradi olarak katılmamaktayız bilindiği üzere. O zeminlerin isyana dair herhangi bir kazanımı olmadığını yıllardır açık açık ifade ediyoruz ve somut durum her seferinde yaptığımız tespitleri bir kez daha doğruluyor. Sosyal merkezcilik anlayışı temelinde kitlelerin arasında propagandif saiklerle kortej oluşturmak, bayrak sallamak bizim onayladığımız bir “eylem” biçimine denk düşmüyor. Dolayısıyla, varlığını, örgütlülüğünü böylesi zeminler üzerinden kurmaya emek harcayanların kendi aralarında girdikleri görünürlük kavgasına taraf değiliz. Yaşanan olayın basitliğine rağmen, ısrarla meselenin abartılmasını, koca koca laflarla fırtınalar kopartılıp, tecrit kampanyaları açılmasını da doğru bulmuyoruz.

Bu topraklarda anarşist sıfatını kullanan güçlerin zorunlu olarak birarada durması, birbirleriyle mecburi bir yoldaşlık ilişkisi kurmasının saçmalığını defalarca belirttik. Nasıl ki, sol gelenek içindeki mevcut eğilimler, gelişmelerine paralel olarak kendi modelleri doğrultusunda Maocu, gerillacı, Sovyetçi vb.ideolojik/örgütsel referanslarla yol aldılarsa, bu tür bir ayrımın anarşistler arasında da bilfiil yaşandığını herkes kabul etmeli. Artık, dünyanın birçok köşesinde olduğu gibi burada da, genel çerçevede “anarşistler”tanımıyla anılacak bir güruh mevzubahis değil; bu topraklarda da anarşistler kümesi, anarşist komünistler, sendikalistler, dernekçiler, bireyciler, formel örgütlenme yanlıları ve enformel eylem grupları biçiminde derin bir ayrışma yaşadı/yaşıyor. Bu ayrışmanın, beş benzemez grup ve bireyin zorunluluk algıları nedeniyle yan yana durma külfetine son vermesi hasebiyle, ziyadesiyle hayırlı olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla, herkesin kendisiyle taban tabana zıt perspektiflere sahip ekipler arasında yıpratıcı tartışmalarla vakit ziyan etmektense, kendi benzerleriyle eylemesi için elverişli koşullar mevcut.

Bu koşullar dahilinde, 1 Mayıs mitinginde kendi örgütsel kortejini oluşturmuş, alanda iç disiplinine göre hareket etmeyi seçmiş DAF-LAF grubunun içine zorla istediği biçimde girmeye çalışan kişilerin neyi amaçladıklarını anlamıyoruz. DAF, kendisini içki karşıtı, örgütsel disiplin yanlısı bir grup olarak var etme hakkına sahiptir. Bu anlayışı doğru bulmayanlar, kendi benimsedikleri doğrular ekseninde kendi varoluşlarını inşa etmekle yükümlüdür. Kendi eylemini, kendisiyle benzer düşünenlerce gerçekleştirmeyi amaçlayanlara yönelik bir saldırı söz konusu olduğunda işin rengi farklıdır; beğenmediği, benimsemediği bir ekibin işleyişini sabote etmek için varlığını dayatanlara karşı yaptırım uygulandığında farklı. DAF’ın ilke olarak benimsediklerine itirazı olanlar, onlarla yan yana yürümek için çaba harcamaz, illa 1 Mayıs’ta yürümek gibi bir dertleri varsa kendi kortejini oluşturur. Öyle bir kortej oluşturulduğunda, DAF grubundan “sizin içkiyle yürümenize izin vermeyeceğiz” şeklinde bir saldırıya maruz kalırlarsa, bu kortejdekiler dayanışma gösterilmeyi hak ederler. Ama yaşananlara bakılırsa, bir-iki insanın keyfe keder ‘sizin kortejiniz içinde kendi kafamıza göre takılacağız’ şeklinde karikatürize edecebileceğimiz bir tutumu sahiplendikleri görülüyor. Bu nedenle, meselenin içki içmek caiz midir,değil midir tarzında bir tartışmadan ziyade “aynılar aynı yerde, ayrılar ayrı yerde” şiarına uygun davranılmasına doğru evrilmesi gerekli.

Ayrıca, hiç kimsenin başka bir gruba “sizin ilkeleriniz anarşizmle bağdaşmıyor, size öğretelim de ona göre davranın” dayatmasında bulunma hakkı yoktur. Kendilerine anarşist hareketin kanaat önderleri misyonu biçmiş birtakım aklıevvel zevatın, alışık oldukları konformist varoluş kanallarını tıkayanlara karşı geliştirdikleri dedikodu ve yıpratma kampanyalarına fazlasıyla maruz kalmış olan biz İsyancı Anarşistler, durumdan vazife çıkarırcasına “tecrit” çığlıkları atanların anarşiyle, anarşistlikle bağlarının ne denli ince olduğunu yakinen bilmekteyiz. Bu tür kampanyaların ateşli savunucularının, kendi eylemlerini var edecek iradeden, oluşlarına anlam kazandıracak cüretten yoksun oldukları için önlerine iş olarak, kendi liberal tahayyüllerine uyum sağlamayan güçleri sinsi taktiklerle yıpratmayı koyduklarına vâkıfız. Bu nedenle, böylesi şahısların argümanlarıyla gelişen her sürece, alınan her tavıra şüpheyle yaklaşmayı ilke olarak kabul etmekteyiz.

Son olarak, biz İsyancı Anarşistlerin içki vb. keyif verici maddelerin kullanımının tamamen bireylerin kendi seçimlerine dayanması gerektiğini savunduğumuzu, bu konuda otoriter bir dille lehte veya aleyhte kurallar koymanın anlamsız ve saçma olduğunu da not düşelim.

19 yorum:

  1. önemli bir ayrıntıyı düzeltmek istiyorum, sanırım 1 mayıs'ta yaşanan olaya vakıf değilsin...kimse DAF kortejine girmedi veya girmeye teşebbüs etmedi...sadece başka anarşistlerin de yoğun olduğu bir yerde daf kortejinin hemen yakınlarında starbucks'ın önünde oturmaları sonucu müdahale gerçekleşiyor. müdahaleye uğrayan kişiler zaten daf grubuyla bağlarını zamanında koparmış insanlar..bu yanlış bilgiyi düzeltirseniz seviniriz...

    YanıtlaSil
  2. merhaba sel,

    uyumsuzlar fraksiyonu'nun 1 mayıs alanında olmadığını,o tür kitle karnavallarında yer almayacağını zaten yeterince belirttik. yani, alanda yaşanan olaya doğrudan vakıf olmamız imkansız.biz, olaya birinci elden şahit olan farklı tarafların anlatımlarına dayanarak konuya dair küçük saptamalar yaptık sadece. zaten asıl derdimiz, o tartışmanın tarafları arasında haklı-haksız şeklinde bir kategorizasyon yapmak değil. metnimizi okuduysan bunu anlamışsındır. biz, benzer düşünenlerin birlikte eylemesine, farklı değer ve referanslara sahip olanların ayrışması gerekliliğine çubuğu büküyoruz.

    YanıtlaSil
  3. doğru söylüyorsunuz ancak şu cümle gerçeği yansıtmıyor:

    "Bu koşullar dahilinde, 1 Mayıs mitinginde kendi örgütsel kortejini oluşturmuş, alanda iç disiplinine göre hareket etmeyi seçmiş DAF-LAF grubunun içine zorla istediği biçimde girmeye çalışan kişilerin neyi amaçladıklarını anlamıyoruz."

    böyle bir girişim olmadı. müdahaleye uğrayan arkadaşlar merdivende oturuyorlardı.bu ayrıntının düzeltilmemesi yazının doğru olan fikirlerinizin inandırıcılığını yitirir.

    YanıtlaSil
  4. sel,paylaştığın bilgi için teşekkür ederiz. ancak, demin de belirttiğimiz gibi, diğer cenahtan da "kortejimizin içindeki insanlara bira şişeleri fırlatıldı, sloganlarımıza müdahale edilmeye çalışıldı" şeklinde enformasyonlar aktarıldı bize. biz, söz konusu olayın hakemi de değiliz, yargıcı da. ayrıca kimseye kendimizi beğendirmek gibi bir kaygımız da yok.yıllar boyunca anaakım anarşizmin esnaflığını yapanlarla çok daha ağır sürtüşmeler yaşayan bir grup olarak, onların "tecrit" vb. lafızlarla ortaya fırladığı her durumda şüphelerimizin zirve yapmasını da anlarsın sanırım.

    YanıtlaSil
  5. o zaman, o cenahın söylediği bir yalanı onaylıyorsunuz demektir...yani neye göre muhakeme yapıyorsunuz...onların söylediği mutlak doğru diyorsunuz yani.şu durumda bilmediğiniz bir olay hakkında sadece bir tarafın doğru olmayan beyanı üzerine haksızlığa ve yalana ortak oluyorsunuz demektir.

    YanıtlaSil
  6. şüpheden bahsediyorsunuz ama "örgütün" dediği doğrudur"dan yola çıkarak mı bu şüpheyi yatıştırmaya çalışıyorsunuz...gerçekten neye göre muhakeme yaptığınızı merak ediyorum.eğer bir şüphe varsa böyle kesin bir cümle kurmanız ciddi derecede sorunlu.

    YanıtlaSil
  7. vurgumuz anlaşılmıyor herhalde. bizim kaygımız olayın taraflarından birine destek vermek değil. iki tarafı da hatalı bulduğumuzu özellikle vurguladık metnimizde. eğer DAF'çılara tamamıyla hak verseydik, onların yaptığı müdahale kesinlikle doğrudur derdik, arkasında dururduk. bizim derdimiz, böylesi küçük sürtüşmeler üzerinden durumdan vazife çıkarıp beğenmediğini, benzemediğini tecrit etmek, yıpratmak için fırsat kollayanlarla. onlara yönelik söz söylemek için yeterince somut tecrübemiz de mevcut.

    YanıtlaSil
  8. tamam da dostum halen gerçekdışı bir cümleyi neden kaldırmak istemediğini anlamış değilim...böyle şüpheli bir durumda sence iki tarafı da rahatlatacak bir yol bulman gerekmiyor mu sence? o cümle yanlış hatta bilmeden bir yalan üzerinden kurulmuş bir cümle...istersen daf'ta müdahaleyi yapan arkadaşlarla konuş...müdahale ettikleri kişilerin o an ne yaptıklarını sana söylesin...yani alt tarafı bir düzeltme yapacaksın...emin olmadığın bir konu hakkında bu kadar kolay yorum yapılmamalı...

    YanıtlaSil
  9. geçen sene İstanbul'da 1 mayısta bulunduğum için söyleyebilirim sanırım. "Anarşistler"(tırnak içine farklı bir kaç kortej olduğu için aldım) dip dibe yürümek ve gövde göstermek için dayanışma fikrinden hiç kurtulma taraftarı değil. Geçen sene bunun eleştirisini yapmıştım zaten. Bu sene de aynı şekilde davranıp yine farklı olmasını beklemek niyedir?

    Herkesin tavrı bu kadar belliyken neden orada bir azınlığız biz bir arada durmalıyız şeklinde -bu coğrafyada çoğu kez memleketli olmaklık üzerinden- şekillenen bir aradalığın anarşistler arasında olmasını beklememiz oldukça gereksizdir. Anarşi tek bir biçimde olan ve ortaya net bir reçete atabileceğimiz bir şey değil. Yazıda da belirtildiği gibi eylemsel yakınlığımızla birlikte bulunursak ancak ortaya bir hareket çıkabilir. Farklı bireylerin ve farklı yaşantıların bir arada bulunabilmesi de ancak bu yakınlık üzerinden örgütlenebilecek ve eyleme geçirilecek bir şey.

    Sel o sırada anarşistlerin kortejleri arka arkaya mıydı?

    YanıtlaSil
  10. valla arkadaşım, bizim yorumumuzun yönü de, neyi kastettiğimiz de çok açık. 1 mayıs alanlarında yer tutan grupların şekillenişi üzerine de yeterince bilgimiz var.bizim analizimizi beğenmek zorunda değilsin tabii ki. ancak, zamanında AGF'ye, ardından biz İsyancı Anarşistlere karşı kaynatılan cadı kazanlarının, sıralanan argümanların şimdi de DAF için gündeme getirilmesinde sence anarşist camianın içindeki özneler için rahatsızlık verici olması gerekmez mi?

    YanıtlaSil
  11. bir isyancı anarşist daf'ı mazlum yerine koyuyorsa vay halimize..."eğer çatışan olursa kafa göz dalarım" "isyancı anarşistlere gevşek anarşistler" diyen bir örgüt anlayışına mı omuz veriyorsunuz? geçen sene bir isyancı anarşiste (siz tanırsınız) "maske takamazsın" diye üzerine yürüyenlerin beyanını mı esas alıyorsunuz siz...sanırım bilmediğinizden...her durum linç kampanyası değildir dostum, çünkü linçci zaten bu agf-daf gibi örgütlerdir...isyancıların böyle bir pratiğini görmedim...her olaya bu linç paranoyasıyla yaklaşırsanız, her durumda mağdur edebiyatı yapanlardan bir farkınız kalmaz..dikkat edelim..olayları iyi okuyalım...daf gibi anti-isyancı bir örgütlenme algısını hemzemininizde zannetmeyin.

    YanıtlaSil
  12. arkadaşım, DAF, 1 mayıs alanında kendini var etmeye soyunan her grup kadar bize uzak bir yapılanmadır. o ekiplerin herhangi birini kendimize yakın hissetsek birlikte eylemek için elimizden geleni yapardık. ancak, bizim aleyhimize sözel linç kampanyaları sürdürüldüğü sırada gereken karşılığı verdiğimiz çevrelerin korkakça dedikodularına muhatap olduğumuz günlerde, her ne hikmetse, şimdi bahsettiğin şahıslar bizi de 'tecrit' etmek için kararlar alıyorlardı!dolayısıyla, onların tecrit mantığıyla aramıza duvar örmemizin nedeni son derece açık.

    YanıtlaSil
  13. anlayacağın, kimlerin 'anti-isyancı' olduklarına dair yeterince veriye ve tecrübeye sahibiz. senin o yıllarda gelişen olaylardan haberin yok anlaşıldığı üzere. bize "vandal", "serseri", "terörist", hatta "stalinist" yaftası takanların sözlerine itibar etmemizi gerektirecek bir şey de görmüyoruz.

    YanıtlaSil
  14. neyse anlayacak gibi değilsiniz...kullandığınız o cümle daf'çıların kendilerini aklamaya çalıştıkları yalanını onaylamaktır...başka bir tartışma yok burda...uyumsuzlar bu yalana alet olmasın...sadece diyeceğim o.

    YanıtlaSil
  15. valla biz anladık da, sen derdimizi anladın mı acaba, onu bilemiyoruz. tekrar altını çizelim, yaşanan olayda hak verdiğimiz, desteklediğimiz herhangi bir taraf mevcut değildir. nokta...

    YanıtlaSil
  16. geçen seneki 1 mayısta yaşanan olayda bir tecrit kampanyası başlatılmadı acaba neden? Ben birebir deneyimlerimle iş görmeyi enformasyona tercih ettim ve gittim. orada dafla yaşadığım husumeti de yüz yüze çözdüm. hemen öncesinde kara bloğa dedim eğer bunlarla yürürsek bunun olması kaçınılmaz onların gölgesine sığınmadan iş yapalım. ben eylemsel ortaklaşmaya varım. Ortalığı velveleye vermedim. kendi özgücümle çözdüm meseleyi.

    Eğer otoriter bağlamlardan kurtulmaktan bahsediyorsak burada sadece tahakküm kurmak değil. kurban edim ideolojisinde bahsedilen ezilencilik oynamak da işin içerisine girer. kendimize yapılanı tahakküm olarak görmüşsek buna gayrı resmi mahkemelerle tecrit kampanyası açıp klavye arkasından bir grubu tecrit ederek savaşmayız. yüzyüze görüşüp (konuşmak isteyen konuşur çatışmak isteyen çatışır bu çözümü nerde gördüğüne göre değişir) konu halledilir. 1 anlık olay bu kadar çok sulandırılmamış olur.

    benim yaşadığım ve kapanmış olan olay da tekrar ortaya atılmazsa sevinirim.

    YanıtlaSil
  17. sel yazıyı tekrar oku bence yazıda hiç bir şekilde kimseyi onaylayan ve taraf yaratan cümle yok. gayet yerinde bir eleştiri. sosyl merkezcilik , uzlaşmacılık, randevu eylemciliği , anarşistlerin uzak durmaları gereken "şey" ler dğilmidir. bu tarz garip olaylar sosyal merkezcilik gibi bir aradanclığı ve uzlaşmayı destekleyen yapılanmalara kaymanın neticesidir. 1 mayıs gibi kitlesel başkalarının sunduğu karnavallarda olan olaylarda hiç bir taraf haklı dır diyemez kimse. gerçekten yıllardır en eskilerden beri bu tarz yapılanmalar aynı sonuçları doğurur. bunu her zaman belirttik.

    YanıtlaSil
  18. zaten esas sorun, sosyal merkezcilik hastalığının yaşadığımız topraklardaki genel hâkimiyeti. dernekçi anlayışa karşı olduğunu söyleyenler bile bağımsız eylemini yaratmaktansa miting alanlarında onların yakınlarında olmaya, onlarla aşık atmaya çalıştıkları için bu tür sorunlar yaşanıyor. biz, yıllardır enformel eylem gruplarını,özgücüyle harekete geçmeyi savunduk ve herkese bu yönde çağrılar yaptık. mitingden mitinge biraraya gelenlerin nitelikten azade kafa sayısı hesaplarının isyancılıkla ilgisi olmadığını ortaya koyduk. bu temelde kökten bir ayrışmanın gerekliliğine işaret ettik. ama bugün mağdur edebiyatı yapanlar, onlara destek verip DAF'a sayıp sövenler, o günlerde DAF'ın öncüllerinin kuyruğuna takılmış durumdaydılar. DAF'ın çoğunluğu tarafından dışlandıkları anda,anti-DAF ajitasyona başlayanların samimiyetine ikna olmakta zorlanıyoruz açıkçası.bugün avaz avaz bağıran şahısların asıl derdinin otoriter yapılanmanın hatalarına vurgu yapma, isyancı eylem kapasitelerini geliştirme gibi iyicil niyetlerden kaynaklandığını sanmıyoruz. kendilerinin bürokratik iktidar sahibi olmak istedikleri ama olamadıkları bir örgütlenmeyi tu kaka ilan etme çabası fazlasıyla absürd geliyor bize. özcesi, bu olay, dahil olan tüm tarafların isyancılığa ne denli uzak olduklarının somut göstergelerini içinde barındıran bir örnek durumunda.

    YanıtlaSil
  19. bunlarla vakit harcamaya bile değmez. yok o elinde bira tenekesiyle korteje girmeye mi kalkmış yoksa öteki kendi halinde otururken bira içen kara bayrak taşıyamaz diye ona mı dalmış, bize ne be işimiz mi yok:) yüz küsur kişi toplanıp kortej mortej işi götürüyolar diye kıllanan birilerinin kıçı tutuşmuş faşistler diye saldıracak yer arıyor belli ki, berikiler de korteje adam toplamayı halt sanıp sayısal gücün esrikliğiyle zayıf bulduğuna kafa tutuyor.

    YanıtlaSil