Anarşizmi planlı şiddet eylemlerine bağlamak çoğu insana epey doğal
görünebilir, eğer anarşizm üzerine bir kez düşündülerse. Ama pek çok genç
anarşist için erken 1980
′lerde
Kanada’da silahlı mücadelenin sadece olanaklı görünmeyip de anarşist
komüniteden küçük bir grubun bizzat bu işe girişmesini hayal etmek zor olmalı.
Üstelik mevcut üç eylem için küçük ama anlamlı bir destek de gelmişti.
Ne Doğrudan Eylem (Direct Action) ne de Kadınların Ateş Tugayı (Wimmen’s
Fire Brigade) açıkça anarşist olduklarını iddia ettiler. Aynı şekilde ne
de onların destekçileri… Biz de anarşist olduğumuzu asla reddetmedik. Bizim
anarşizmimiz teori ve tarihten ziyade politik pratikten gelişti. Bu tartışmada
‘Biz’ sözcüğü Vancouver Beşlisi’nin de içinden çıktığı küçük bir gruba işaret
edecek. Yalnızca o beş kişi düşüncelerini mantıksal bir sonuca kadar izleyip
yeraltına inmeyi seçtiler. Ama diğerleri başka yerlerdeki benzer gelişmelerden
etkilendiler ve Kanada’yı politik olarak sallamak arzusunu paylaştılar.
Doğrudan Eylem’in politik bağlamı enternasyonaldi. 1970′lerin ortalarından
sonlarına ve 1980′lere Almanya’da Kızıl Ordu Fraksiyonu (Red Army Fraction) ve
İtalya’da Kızıl Tugaylar (Red Brigades) Avrupa’daki pek çok gerilla gruplarının
yalnızca en büyükleriydi. Politikacı ve şirket idarecilerine yönelik suikastlar
ve kaçırmalar gerçekleştiren militanlara yöneltilen korkunç derecede baskıya
rağmen Avrupa’da ayaklanma olanaklı görünüyordu. Open Road, Bulldozer ve
Resistance gibi Kanadalı anarşist yayınlar bu mücadele haberlerini Kuzey
Amerika’ya taşıdılar.
Silahlı mücadele aynı zamanda Birleşik Devletleri’nde de oldukça
gündemdeydi. Genel kanı politik mücadelenin erken 1970′lerde, Vietnam savaşının
bitişiyle bittiği yönündedir. Ama savaş karşıtları ve diğer hareketler
geri çekilmiş olsa da, daha militan grupların kalıntıları sisteme karşı savaşı
körüklemek için yeraltına inmişlerdi. Doğu yakasında Kara Panterler (Black
Panthers) kendilerine yöneltilen katı ve ölümcül baskıdan aldıkları derslerle
yeraltına inerken kurulan Siyah Kurtuluş Ordusu (Black Liberation Army) 1981
yılına kadar aktifti. Birleşik Özgürlük Cephesi (The United Freedom Front)
ve Silahlı Direniş Hareketi (Armed Resistance Movement) erken 1980′lere kadar
aktiflerdi; Amerikan ordusunun Orta Amerika’daki mevcudiyetini protesto
etmek için hükümet binası bombalamaları ve şirketsel hedeflere Güney
Afrika’daki mevcudiyetlerini protesto mahiyetinde saldırdılar.
Batı yakasında Symbionese Kurtuluş Ordusu ve Yeni Dünya Kurtuluş Cephesi
(New World Liberation Front) bankalar soydular, bombalar kurdular ve Patty
Hearst adlı zengin bir mirasçıyı kaçırdılar. Bu gruplar politik olarak
şüphelilerdi ve kesinlikle anti-otoriter değillerdi. Pek çok radikal onları
fazlaca polis sızmış gruplar olarak kabul ettiler. Ama buna rağmen silahlı
eylemlerin etkili olabileceğini, çünkü gerçekten tesir bıraktıklarını teslim
ettiler.
Aynı zamanda pek çok küçük otonom gruplaşma da vardı, bazıları açıkça
anarşist yahut anti-otoriterdi, on yılın sonuna kadar da aktiflerdi. Örneğin
Bill Dunne ve Larry Giddings, o dönemki eylemler yüzünden hala Birleşik
Devletler’de tutsak tutulan iki anarşist. Bill ve Larry 1979 Ekim’inde, bir
arkadaşlarını hapisten kurtarmaya çalışırken Seattle sokaklarında girdikleri silahlı
çatışma sonrası yakalandılar.
Batı yakası gruplarından en çok bilineni hem anarşist hem Marksistlerden
oluşan George Jackson Tugayı’ydı. Geç 1970′lerde Seattle bölgesinde bir
dizi eyleme giriştiler, genellikle o dönem çok güçlü olan tutsak hareketi dâhilinde.
GJB, anti-otoriter, kadın, gay, lezbiyen ve parti politikasına karşı kolektifi
savunur bir konumdaydı. Bu gruplar sonunda ezilmelerine rağmen protesto
örgütlenmelerine, yayınlara ve bildiri yazımına ciddi bir politik alternatif
önerdiler.
Vancouver’da Open Road, Toronto’da Bulldozer ve önce Toronto’da başlayıp
Vancouver’a taşınan Resistance, Birleşik Devletler’deki silahlı direnişi ve
akabindeki baskıyı işlediler. Birleşik Devletler’deki yerüstü destekleri
çözülür ve ana-akım sol olan bitene mümkün mertebe mesafe alırken, bu yayınlar
önemi giderek artan bir rol oynadılar. Biz eylemleri açıklayan bildiriler
yayımladık. Davalar için destek grupları oluşturduk ve tutsak yoldaşların
yazıları için bir platform önerdik. Devrim ya da en azından uzun soluklu bir
mücadele oldukça mümkün görünüyordu. Onlar Kuzey Amerika’daki silahlı mücadele
rüzgârının, anti-NATO’nun ve anti-savaş aygıtı politikasının büyük bir
parçasıydı.
1982 baharında bir bomba Cheekeye-Dunsmuir Hidro istasyonunun neredeyse
tamamını havaya uçurdu. Binanın yapımına yerli halk tarafından çevreci
bağlamda çok güçlü bir şekilde muhalefet edilmişti. Bunun Vancouver adasının
endüstrilize edilmesine ve Birleşik Devletler’e ithalat için kurulacak nükleer
enerji tesislerine yol açacağı düşünülmüştü. Birkaç yüz pound dinamit bu planı
başladığı yerde bitirdi.
Eyleme yoğun bir yerel destek vardı. Doğrudan Eylem (ki eylemi üstlenmişlerdi)
ya da bir başkasının, anarşist bir grup olup olmadığı açık değildi; ve bir
yerde hiçbir fark yapmazdı. Eylem Kanada’daki politik aktiviteyi arttırdı.
Lakin bombalamanın kırda gerçekleşmesi, görmezden gelinmesini kolaylaştırdı.
Bir sonraki eylem böyle olmayacaktı. 14 Ekim 1982′nin geç bir vaktinde
Kuzeydoğu Toronto’da, Rexdale’deki Litton Industries tesisinin dışında bir araç
patladı, milyonlarca dolarlık bir zarara yol açarak. Biri kalıcı olmak üzere
yedi işçi yaralandı. Birkaç gün sonra Doğrudan Eylem sorumluluğu üstlenen bir
bildiri yayımladı. Politik bir materyal olarak, bildiri bugünümüzle de,
1982′yle olduğu kadar alakalı; tek fark soğuk savaşın bitmiş olması. En
önemlisi, polisleri ve güvenlik görevlilerini süper kahraman olarak gördükleri için
kendilerini eleştirmeleriydi. Doğrudan Eylem tarafından yapılan hatalara hem
görevlilerin hem de polislerin yetersiz karşılıkları eklendi.
Bombalama oldukça basitti: Dinamitle dolu çalıntı bir minibüsü Litton’un ön
kapısından içeri sürersin ve binanın önüne park edip minibüsten ayrılırsın, 35
dakika içinde minibüs havaya uçar. Bomba tehdidinin ciddiye alındığından emin
olmak için minibüsü camla kaplı güvenlik kulübesinin önünden geçirmişlerdi. Ama
minibüs şoförü onları görmesine rağmen güvenlik görevlileri hiçbir şey fark
etmediler. Sonrasındaki telefon uyarısı da anlaşılmadı. Ama en azından
korumaların dikkatini minibüse çekti. Ne yazık ki Doğrudan Eylem biraz fazla
kurnazdı. Minibüsün dışında, güvenlik kulübesinden kolaylıkla görülebilecek
floresan turuncusu bir kutu yerleştirmişlerdi. Kutunun tepesine de bilgi ve
talimatların yazılı olduğu bir kâğıt… Korumaların uyarı telefonunu aldıktan
sonra kutunun başına gelmelerini bekliyorlardı. Durumun ciddiyetini vurgulamak
için kutunun tepesine işlevsiz bir dinamit lokumu koydular. İşte bir diğer
hata. Güvenlik görevlileri dinamitin işlevsiz olduğunu bilmedikleri için
kutudan uzak durdular. Bu açık tehdide rağmen güvenlik görevlileri binayı
telefon uyarısından 20 dakika sonrasına kadar boşaltmadılar. Ve sonra bomba
erkenden hareketi geçti, muhtemelen olay yerine gelen polis arabalarının radyo
dalgalarından ötürü.
Bombalama Birleşik Devletler ve Sovyetler arasındaki soğuk savaşın oldukça
tırmandığı bir dönemde gerçekleşti. Ronald Reagon, sözde şeytan imparatoru indirmek
için dışarıda olan Amerikan egemen sınıfını sektini temsilen, başkan seçildi.
Her iki taraf da ilk nükleer kapasiteli saldırı silahını üretmek için girişim
halindeydi; tıpkı Perishing füzeleri, Trident denizaltıları ve Nötron bombası
gibi. Bir nükleer savaş ihtimali o dönem için fazlaca gerçekti.
Karşılık olarak Avrupa, Kuzey Amerika ve başka yerlerde bir barış hareketi
yeşerdi. Kanada’nın, Birleşik Devletler’in, kuzey Alberta ve kuzeybatı
bölgelerinde Cruise denemelerine yol veren antlaşması barış aktivistlerine
aşılması gereken özel, özgül bir problem olarak göründü. Litton, füzeler için
radar sistemleri üretmeye başladığından beri barış gruplarının büyük
protestolarının hedefi haline gelmişti. Litton’da, sivil itaatsizlikten bir
düzine protestocunun tutuklanacağı bir dizi barışçıl protesto
gerçekleştirilmişti. Ama Cheekeye-Dunsmuir vakasındaki gibi, protestolar hiçbir
yere varmıyordu.
Pek çok radikal ve aktivistin gazete başlıklarından sonraki ilk
reaksiyonları ümitli ve olumluydu. Lakin bu durum, sonuçlar daha ayık,
soğukkanlı bir refleksle düşünüldüğünde, değişti. Bombalama eylemi yalnızca
militarize devlete karşı bir tehdit değildi, aynı zamanda sistemle barışçıl bir
birlikteliği olan pek çok aktiviste de yönelmişti. Yaralılara rağmen eyleme ortalama
insandan pek bir tepki gelmemişti. Pek çok insan için bu eylem, çıldırmış bir
dünyanın spekteküler olaylarından biriydi.
Bu elbette anarşistler ve pasifistler için büyük bir olaydı. Toronto
anarşist komünist gazetesi Strike, harekete gölge düşürebileceği iddiasıyla
eylemi derhal kınadı. Bu tip eylemlerin kendi başlarına hiçbir şey yapamayacağı
yönündeki olağan eleştiriyi yinelediler. Doğrudan Eylem de asla bunu iddia
etmemişti. Açıklamalarından alıntılarsak:
”Biz bu
gibi doğrudan eylemlerin tek başlarına Kanada’nın, Batı emperyalizminin
ekonomik ve askeri işlevindeki kaynak rolünü sona erdireceği yolunda bir
yanılsamaya sahip değilken, militan doğrudan eylemlerin, eğer nükleer
egemenleri alt edeceksek, geliştirilmesi gereken bilinçlilik ve örgütlülüğü kurma
yolunda bir sıçrama tahtası olarak yapıcı bir işlev üstleneceğine inanıyoruz.”
Daha sofistike bir kritik Kick It Over çevresinden anonim anarşistler
tarafından dile getirildi. ”Litton’daki bombalama eyleminin ne toplumun, ne de
tesisteki işçilerin özeylemliliğini arttırdığının söylenemeyeceği” yolunda bir
eleştiri getirdiler. Pekâlâ, lakin aynı şey gazete çıkarmak ve yaptığımız diğer
pek çok şey için de söylenebilir. Bu anarşistler Doğrudan Eylem’i şiddet
kullandıkları için kınamadılar, şiddeti devlet şiddeti bağlamında ele aldılar.
Bombalama, bir hatayla ”Öncü Terör” olarak etiketlenmesine karşın, ”yeraltı
örgütleri insanlardan izole olmaya yatkın” demek ve mevcudiyetlerinin
sürekliliğinin kendi başına bir amaç haline geldiğini söylemek mümkündü. Yeniden,
bu sorun yeraltı grupları için yegâne değil.
Kasım’ın başlarında, bombalamadan sonraki bir ay içinde Toronto Globe and
Mail, Litton bombalamasını Vancouver anarşist komünitesiyle bağlantılandıran
bir büyük ön sayfa makalesi bastı. Haber, Doğrudan Eylem’in politikaları ve
Vancouver anarşizmi arasında benzerlik kuran adsız anarşistlerden alıntılar
yapıyordu. Sonraki nispeten daha olumlu bir makalede diğer bazı anarşistler
bunun anarşist bir eylem olduğunu kesinkez iddia etmeksizin eylemin
nedenlerinin neler olabileceği yolunda bir arka plan enformasyonu
sağlıyorlardı. Mevzubahis makale, Toronto’daki pek çok anarşist tarafından
kınandı ama fikirlerin daha geniş bir toplum kesimine ulaşmasına yardımı oldu.
Aralık ayının ortalarında, Toronto’daki büyük barış gruplarının ofisleri ve
öne çıkan üyelerin evleri baskına uğradı. Toronto ve Peterborough’daki
aktivistler polis tarafından alınıp baskılandı ve tehdit edildi. Polisin hangi
dereceye kadar bu pasifistlerin gerçekten şüpheli olabileceklerini düşündüğü ya
da baskınların, bu grupların Litton’a karşı çalışmalarını basitçe zedelemek
için mi olduğu asla açıklık kazanmadı. Bazı pasifistler bombacılarla aralarına
mümkün mertebe mesafe koymaya çalıştılar. Ama şiddet kullanımı üzerine
pozisyonları ne olursa olsun militanlar arasında topyekûn bir tasnif ihtiyacına
işaret etmek için bazı pasifistler yeterli oranda destek gösteriyorlardı.
Litton’a karşı gerçekleşen en büyük miting 11 Kasım 1982′de, bombalamadan
sonraki bir aydan az bir zaman içinde organize edildi. O dönem de söylediğimiz
gibi silahlı eylemler protestonun diğer formlarını, onlara gölge düşürmek şöyle
dursun, daha görünür kılarlar.
Litton bombalamadan kısa süre sonra büyük prestij kaybetti. Litton başkanı
Ronald Keating’in söylediği gibi ”Onlar (protestocular) irrite ediciler, büyük
bir toplumsallık kazandılar ve Amerikalılar bu haltın her zerresini okuyorlar.
Bu insanlardan gelen baskı Amerikalıların çift görünmesine neden oluyor.” Daha
sonra, biraz da üzülerek ekledi, ”başka kimse bombalanmadı.”
Vancouver’da Cheekeye-Dunsmuir vakası küçük bir yankı bulmuştu. Ama Kasım’ın
başlarında Red Hot Video’nun üç şubesi, ikisi ağır hasar almak üzere
kundaklandığında işler daha da keskinleşti. Kadınların Ateş Tugayı, sadist
pornografiye ağırlık veren bu mağaza zincirini adına yakışır kılmaya (Red Hot,
çvr.) karar vermişti. Saldırı, tam da video endüstrisi sunuma hazırken
gerçekleşti. Bir Amerikan firması olan Red Hot Video ‘hard-core’ porno
filmlerinden alınmış görüntülerle bir arşiv oluşturmuştu. Open Road’a göre, ”Filmlerin
birçoğu yalnızca açık seks görüntülerinden ibaret değildi, bu filmler bağlanan,
dövülen, tecavüze uğrayan, işkence edilen, silahlı figürlerce enema’ya zorlanan
ve aşağılanmanın her tür formuna maruz bırakılan kadın görüntülerine de yer
veriyordu.”
Kadın grupları Red Hot Video’ya karşı altı aydır mücadele ediyorlardı ama
devletten bir karşılık alamıyorlardı. Birkaç hafta içinde bütün çizgilerden bir
düzine kadın grubu eyleme dair kavrayış ve sempati bildiren açıklamalar
yaptılar, eyaletin pek çok merkezinde mitingler organize edildi ve altı porno
dükkânı kapandı, taşındı ya da bir sonraki hedefin kendileri olacağı korkusuyla
stoklarını elden çıkardı. İki ay içinde açık seksi şiddetle birlikte sunmak
nedeniyle ilk cezalar kesildi. Kadınların Ateş Tugayı’nın bu denli başarılı
olmasının nedeni yalnızca kullanılan taktik değildi, ama eylemin bir
hâlihazırdaki bir toplum kampanyasına tamamlayıcı niteliğiyle eklemlenmesiydi.
İki haftalık otonomist gazete B.C. Blackout’un söylediği gibi
”Kadınların Ateş Tugayı’nın eylemi bunca etki yaratabildi
çünkü bunun arkasında pek çok grup ve birey kendilerini eğiterek, araştırmalar
yaparak, temaslar kurarak, otoritelere baskı yaparak, davalarını belgeleyerek –
kısaca etkili ve köklü bir hareketin temelini atmak için yoğun miktarda
çalışmışlardı. Medyanın ve toplumun yorum ve taleplerine karşı kadın
gruplarının bunca hızlı ve anlaşılır hareket edebilmesinin nedeni buydu.”
Beşli, 20 Ocak 1983′te Squamish B.C. (British Colombia, çvr.) yakınlarında
dağdaki eğitimlerinden Vancouver’a dönüyorlardı. Minibüsleri, otoyol departmanı
işçileri gibi giyinen polislerce durduruldu. Sert bir saldırıyla dışarı
çıkarılıp tutuklandılar. Sayısı 12′den 15′e değişen suçlamalarla yüz yüzelerdi;
Red Hot Video, Cheekeye-Dunsmuir, bir Brick aracını soyma planı ve bir
bombalama eylemi planına girişmek suçları dahil. Tutuklanmalardan hemen sonra
polis, Beşli’de bulunduğu söylenen ağır silahların teşhir edildiği bir
konferans düzenledi. Bu, daha sonra ”Medyanın davası” olarak adlandırılacak
şeyin başlangıcıydı; polis ve davacı, medyayı, kamuoyunu yalnızca Beşli’ye
karşı değil, genel olarak anarşist harekete karşı bulandırmak için kullandı.
Gazeteler ”polis teröristleri avlıyor”, ”anarşist hücrelerin ulusal ağı” yollu
başlıklar saçıyordu. Vancouver’da polis, ilk destek grubu toplantısından
sonraki sabah dört evi bastı. Hiçbir tutuklama olmadı ama daktilolara el
konuldu ve insanlar sözlü tacize uğratıldı. Resmi polis masalı, dosyadaki
kırılmanın, Globe and Mail’den bir muhabirin Toronto polisine Cheekeye-Dunsmuir
iletişimini (communique) içeren birtakım anarşist dokümanları, Vancouver posta
kutusu adresiyle birlikte göstermesiydi. Oradaki polisler olasılıkla kutuyu
takip altına aldı ve bir dizi bağlantı üzerinden Beşli’yi izlemeyi başardı.
Öykü, muhabir daha bilinçli ve ilkeli arkadaşlarla konuşmadan önce ciddi bir
ödüle başvurmasını sağlayacak denli ikna ediciydi.
Bu öykünün kamufle ettiği şey polisin Beşli hakkında pekâlâ haberdar ve
temkinli olduğuydu. Kendileri, o yahut bu nedenle, daha ilk eylemlerinden önce
polis gözetimi altındaydı. Brent Taylor ve Ann Hansen Vancouver’da epey
mimlilerdi. Bir polisin onları şüpheli telakki etmesi için pek de parlak olması
gerekmezdi. Onları tanımayan pek çok aktivist, Doğrudan Eylem’le bir şekilde
bağlantılı oldukları sanısıyla şüphe altındaydı. Zira onlar eylemlere tamamen
kapanmış halde giden tek gruptu, Vancouver’dan ziyade Almanya’da bir protestoya
katılır bir görünümde.
Polisin Red Hot Video eylemlerini izlemiş olması çok yakın bir olasılık. Bu,
davalarla oldukça bağlantılandırıldı. Vancouver polisi, Red Hot Video vakasını
soruşturmak için ev ve telefonlarını dinleme iznine sahip oldu. Böylesi resmi
izinlerin, soruşturmanın her yolu tıkandığında son bir çaba olarak söz konusu
edilmesi beklenir, ama bu vakada kundaklamalardan kısa süre sonra bu izin
çıktı. Dahası, polis saldırılara kimin katıldığını biliyorsa buna gerek de
duyulmuyordu. RCMP onların diğer suçlara girişmesini izlemişti ve onları, daha
Red Hot Video eylemlerinden takip altına almıştı, ama aktüel saldırılar
dönemini içeren bir takibat notu yoktu.
Korsan dinlemeye, Beşli’yi Litton vakasına bağlamak için polis tarafından
ihtiyaç duyulduğu düşünüldü, çünkü diğer türlü Vancouver polisinin yasal izin
alması çok zordu. Bu dinleme yoluyla edinilen kanıt Beşli’ye karşı yürütülen
davanın önemini arttırdı. Bu, davanın ilk bölümünde mevzubahis durumun
legalliğinin tartışılmasının da nedeniydi.
13 Haziran 1983′te, Toronto’daki Bulldozer ofisi yerel Litton timince
basıldı. Arama izni – Litton sabotajı, kışkırtıcı yayın ve bir kürtaja ön ayak
olmak suçlamalarını içeren- polise Bulldozer dergisiyle alakalı her şeye el
koyma yolunda özel bir yetki veriyordu. Daire projelerine, mektuplara,
makalelere, dergilere ve posta adresine el koydular. Tüm bu malzemeyi bir
yıllık legal bir mücadeleden sonra nihayet tekrar alabildik.
‘Kışkırtıcı yayın’ suçlaması, Litton eylemi etrafındaki politikayı, barış
hareketini ve Beşli’nin tutukluluğunu ortaya seren Barış, Paranoya ve Politika
başlıklı bir broşürle bağlantılıydı. ‘Kışkırtıcı yayın’, devletin silahla
açıkça alaşağı edilmesi çağrısını içeriyordu; bu suçlama en son 1950 yılında
Quebec sendikacılarına karşı kullanılmıştı. Avukatlarımız hevesle bizi
savunmaya hazırlandı ama bundan hiçbir şey çıkmadı.
‘Kürtaj yaptırmak’ suçlaması, bir ebe, Colleen Crosby, tarafından bir
Bulldozer kolektifi üyesinin sözde adet kanı çıkarılması icrasının telefon
kayıtlarından polise ulaşması sonucu ortaya çıktı. Crosby bir hafta sonra
polisler tarafından alındı, çevrede birkaç saat dolaştırıldı, Bulldozer’le
Litton eylemi arasındaki bağlantıyı söylemezse kürtaj yaptırmak suçlamasıyla
yüzleşeceği konusunda tehdit edildi. Crosby her durumda bir iş birliğini
reddederdi, ama zaten verecek hiçbir bilgisi yoktu. Bu, suçlama bir anda
düşmeden önce birkaç yıla ve legal ücret olarak birkaç bin dolara mal oldu.
Politik zayıflığımız -hem Beşli’ye, hem de destekçilerine atıfla- dava
süreci ve etrafındaki destek çalışmalarında aleniyet kazandı. Beşli, mermilerin
selamıyla düşebileceklerini varsaydı ama spekteküler bir ölümün göreli zaferi
yerine hapiste oturup davayı beklemek gibi bir yayan gerçeklikle uğraşmak
zorunda kaldılar. Eylemlerinin kaçınılmaz sonuçları için mevcut olan politik ve
kişisel hazırlık eksikliği destekçilerinin hazırlıklarındaki eksiklerle
birleşti. Yeraltındaki yoldaşlardan bildiriler basmak kolay, ama baskınları ve
avukatları ve usandırıcı tutuklamaları göğüslemek, ve destek ve çabaya en çok
ihtiyaç duyulduğu zamanda arkadaş ve yoldaşların mesafe koyuşlarını izlemek, bu
çok daha zor. (…) Yeraltı eylemleri uzun soluklu etki yaratmak istiyorsa ehil
ve ilkeli bir yerüstü desteği zaruridir. Vancouver’daki komünite hem dışarıda,
hem de mahkemede dava esnasında, onları nasıl destekleyeceklerine dair
stratejik ayrımlara rağmen bir mevcudiyeti sürekli kılmaya muktedirdi. Biz de
Toronto’da düşünceleri sirkülâsyonda tutmaya muktedirdik ama toplumda oldukça
ufak bir etkisi olmuştu.
İlk karışıklık/şaşkınlıkta davanın adil sürdürülmesi ana talep haline geldi.
Kanıtların ana gövdesini sağlayan dinleme böceklerinin devre dışı
bırakılabileceği mümkün göründükten sonra bu katı yasal meseleye, davanın nasıl
sürmesi gerektiği konusunda bir politik açıklık göstermeden direnmek zordu.
Savaş yasal topraklarda verilecekse adil bir yargılama hakkını görmezden
gelemeyiz, ama bu devletin toprağıdır ve onun ilk silahı da kriminalize
etmektir. Krallık iddianameyi, ilki en düşük politik suçlama olarak silahlanma
yasasına aykırılık ve bir Brick aracı soyma planı olmak üzere dört davaya
böldü. Gerillanın silah ve paraya neden ihtiyaç duyduğuna dair belirli bir
politik kavrayışı olanlara gayet açık görünse de, bir masa dolusu silahın
televizyon görüntüsü ve Brink aracına baskın planının raporları Beşli’nin
ilkeli politik aktivistler olduğu iddialarını geçersizleştirmek için
kullanıldı. Adil bir yargılama için verilen mücadele aktivistler, ilerici
gazeteciler, avukatlar ve insan hakları koruyucularından destek aldı. Ama eğer
dava yasal olarak ‘adil’ görünmek için yapıldıysa bu ciddi problemler
yaratabilir. Ya da, tıpkı yaşandığı gibi, Beşli suçunu kabul ettiğinde… Biz
suçsuzluğu iddia etmekle masum olmak arasındaki fark konusunda açık olmamıza
rağmen ciddi bir destek çalışması yapan insanlar ‘suçlu’ları desteklemek
konusunda manipüle edilmiş hissettiler.
Medyanın Davası stratejisi, mahkeme telefon dinlemesi kanıtlarının geçerli
olduğuna karar verince dağıldı. Silahlar ve Brink aracını soyma planları davası
1984 Ocak’ında başladı. İlk dört ayın kanıtı temelde tutuklanma öncesi takibatı
içeriyordu. Mart’ta Julie Belmas ve Gerry Hannah Red Hot Video ve Julie için,
Litton eylemini kabullendiler. Nisan ayında Doug Stewart Brink suçlamasından
beraat etti ama silah yasasına muhalefetten suçlu bulundu. Haziran ayında
Cheekeye-Dunsmuir’i kabul etti. Jüri Ann ve Brent’i ilk davadaki bütün
iddialardan suçlu buldu. Haziran’da, Ann sürpriz bir çıkışla Cheekeye-Dunsmuir
ve Litton eylemlerini kabul etti. Brent Litton davasıyla ilgili Toronto’ya
getirildi ve sonunda suçlamayı kabul etti. Kendi zayıflığımızı teslim ederek, Brent’e
eğer dava sürecekse Toronto’da ufak bir politik kazanım sağlanabileceğini
söyledik. Göreli izole halimizde, bombalamanın arkasındaki politikayı düşman
medyanın karşısında temsil etmek için gereken asgari çabayı üstlenmeyi hayal
etmek zordu. Ama böyle yapmamak, uzun vadeli bir hedefin ve daha fazla aktif
destekle gelmeye gönüllü kimselere verilecek bir direktifin olmadığı anlamına
geldi. Bu, bizim en görkemli dönemimiz değildi.
Bu bölümü bitirmek için Ann’ın mahkûmiyet açıklamasından bir alıntı yapmama
müsaade edin:
”İlk yakalandığımda mahkemeler ve
hücrelerle çevrilip tehdit edildim. Bu korku, eğer legal oyunu oynarsam
aklanacağım yahut daha az yatacağım inancını geliştirdi. Bu korku benim
görüşümü kararttı ve bu adalet sisteminden sıyırabileceğime dair bir yalan
düşünceye yöneltti. Ama bu sekiz ay benim bu legal oyunun çoktan çizildiğini ve
politik tutsakların çizili bir deste olduğunu görmem için algılarımı
keskinleştirdi ve politik kanaatlerimi güçlendirdi.”
Doug Stewart 6 yıla mahkûm oldu ve 4 yılını yattı. Gerry Hannah 10 yıl aldı
ama 5 yıl içinde dışarıdaydı. Julie, mahkûm olduğunda 21 yaşındaydı, 20 yıl
aldı. Julie temyize gitti ve Ann ve Brent’e karşı, onların temyizini sabote
edecek şekilde karşı durduğunda cezası 5 yıl azaldı. Pek çok insan Julie’nin bu
ihanetine öfkelendi ama Ann ve Brent’in mahkûmiyetindeki sebep Julie’nin
ifadeleri değildi. Julie gerçekten pazarlık etseydi başka insanları da yalanla
olaya dahil edebilirdi.Yapmadı.
Brent 22 yıl aldı, Ann’se ömür boyu. Cezalar, özellikle Julie ve Ann’inkiler
haddinden fazla sert bulundu. Lakin devlet baş gösteren gerillayı bastırmak
istedi. Gerçi hapis sistemi insanların kaç yıl yatmış olduklarına binaen
sınırlandı. Ann ve Brent 8 yıl dolmadan dışarıdalardı. Amerikan gerillalarıyla
kıyaslandığında, bu neredeyse ılımlı bir karardı.
Doug Stewart mahkûmiyetlerinden sonra Open Road’a bomba boyutlarının bir
sorunsal olduğunu yazdı. Kundaklama ve mekanik sabotaj gibi orta seviye
atakların bombalamalardan daha kolay olduğunu, büyük ölçekli eylemlerin yeraltına
inmeyi şart koştuğu notuyla ileri sürdü. Doğrudan Eylem bir şehirde eylem
yapmak için bir başka şehirde yaşamak gerekliliğinden ötürü başka politik
insanlarla bağlantı koparmaları gerektiğini anladı. Ama bu muazzam ölçülerde
duygusal ve kişisel fedakârlıklar gerektirir. Yerel polise iz bırakmış
arkadaşlarla bağlantıyı tümden koparmak bir hataydı. Küçük eylemler teknik
olarak daha basittir ve Stewart’ın söylediği gibi ”bir grubun belli bir konu
etrafında kolaylıkla bir araya gelmesine” izin verir. Orta seviye eylemlilik
aynı zamanda ”birinin kişisel hayatında daha az keskinlikte etki yaratır. Eğer
yeraltında değilsen duygusal olarak daha az izolesindir ve genel stresin çok
daha düşüktür. Orta seviye bir eylemin tutuklaması her yönden çok daha az tahripkârdır.
İki ya da üç yıllık bir cezanın şakası yok, ama bu on ya da yirmi yılla
uğraşmaktan çok daha kolaydır.”
Özetlemek gerekirse, Prison News Service’de Litton’dan on yıl sonra
yazılan bir makaleden alıntılamama izin verin:
”Bu bombalama eylemleri gibi açık politik
eylemler, fiili propaganda, politik olmayan bir toplumda anlaşılmıyor.
Saldırıların arkasındaki motivasyonu az insanın anlayacak olmalarına rağmen
işin olumlu yanı buna büyük çapta bir reaksiyonun da gelmeyecek olması. Litton
eylemi gibi bir şeyin, insanlara yüz yüze oldukları bir kritik durum karşısında
bir şey yapmaları için bir uyanma çağrısı olduğunu düşünmek hatadır. Ama durum
hakkında hâlihazırda kaygılanan ve konuyla diğer yöntemlerle mücadele etme
yolunda didinen kimselerde bir farklılık uyandıracağı açıkça açıklandı.
Gerilla eylemleri kendi içlerinde son değildir,
bu, acil bir hedeften biraz daha fazlasını başarmak konusunda ufak bir olasılık
taşıyan küçük bir eylem, yahut koordineli bir dizi eylemdir. Bu gibi eylemler,
eğer yerüstü çalışmalarını telafi edebilecekleri düşünülüyorsa, bir
sorunsaldır. Ama bunlar daha geniş bir politik yelpazeye
konumlandırılabiliyorlarsa, o zaman yerüstü hareketlerine manevra için daha bol
yer sağlayabilir ve onları daha görünür ve dişe dokunur kılabilir. Aynı
zamanda, aktivistler psikolojik olarak yükseliyorlar, bir tür zafer hissi,
nasıl kayıldığını umursamadan, böylelikle kendi politik uğraşlarını yenilenmiş
bir coşkunlukla takip ediyorlar…
‘Bir çok Kuzey Amerikalı aktivist için silahlı
mücadele ahlaki bir soruya indirgenmiştir: ‘Mücadeleyi ilerletmek için şiddeti
kullanmalı mı, yoksa kullanmamalı mıyız?’ Bu, kişisel bir seviyeyle ilintili
olmasına rağmen, neyin politik bir soru olduğu hususunu yalnızca karıştırıyor.
Çoğu radikal, zaman içinde bu noktada, silahlı saldırılara doğrudan
katılmayacaklar. Ama Kuzey Amerika’da direniş hareketleri geliştikçe -ve onlar
daha iyisini yaptıkça yahut bizler kaybettikçe- silahlı eylemlerin birileri
tarafından alaşağı edileceği kaçınılmazdır. Bu silahlı eylemlerin mühim
eylemler yelpazesine kabul edilip edilmeyeceği sorusu ortada duruyor. Bu
sorunun büyük bölümü insanların zarar görüp görmeyeceğine dayanıyor. ‘Terörist’
olmaktan çok uzakta, Kuzey Amerika’daki silahlı mücadele, gerillaların hedef
seçme konusunda oldukça dikkatli olduğunu gösteriyor. Askeri yahut işbirlikçi
hedefleri bombalamakla, hatta polislere onların şiddetlerine karşılık suikast
düzenlemekle, kalabalık şehir sokaklarına bomba kurmak arasında bir fark var.
Kuzey Amerika solu genel popülasyona karşı asla bir terör eylemi düzenlemedi.
Ahlaki olarak üstün görünmek için ‘barışçıl protesto’nun güç bela belirlenmiş
sınırları dışında bir eylem icra etmeyi seçen bir kimseyi ihbar etmek ya da
sözüm ona ‘yabancılaşmış/deli’ insanlardan kaçınmak devlete protestonun hangi
sınırının kabul edilebileceğini belirlemesi için hak tanımak demektir.”
Baskının en etkin hali, radikal fikirlerin yeni nesil aktivistlere geçmesini
engelleyebildiği noktadır. Eğer fikirler aktarılabilirse, sonraki dalga
aktivistler politikalarını hâlihazırda üretilmiş temel üzerinden
geliştirebilirler. Neyse ki, görece küçük ama epey aktif bir genç aktivist
kuşağı Doğrudan Eylem etrafındaki pek çok politikayı benimsedi ve onları
Reality Now, The Anarchist Black Cross ve Ecomedia gibi projeler üzerinden
geliştirdi. Barış, punk ve Kızılderili destek hareketlerindeki çalışmalar bu
tür politikaların Beşli’nin hapse girmesine rağmen bitmediğini gösterdi.