12 Kasım 2010 Cuma

Manifesto, Avangard Sanat ve Eleştirel Düşünce

ALİ ARTUN



Manifestolar öyle bir ânı ifade eder ki, artık sabretmenin, uzlaşmanın, müzakerenin anlamı yoktur. Tarih o an kırılmalıdır. Zaman eylem zamanıdır, devrim zamanıdır, yıkım zamanıdır. İşte o zaman, şiddet yalnızca kaçınılmaz değil, kutsaldır, yücedir. Örneğin Fütürist Kadınlar Manifestosu dişilliğin zalimliğine seslenir (1912): “Kadınlar! Yeter artık bu namus baskısı, bu önyargılar! Yüce içgüdünüze dönün; şiddete ve zalimliğe dönün!” Breton da “İkinci Sürrealizm Manifestosu”nda şiddeti yüceleştirir (süblimleştirir): “En basit sürrealist hareket, tabanca elde sokağa fırlayarak, tetiği en hızlı çekebileceğiniz şekilde, körlemesine kalabalığa ateş etmektir. Hayatında bir kere olsun, bu aşağılık ve zavallı düzene böylece son vermeyi düşlememiş birinin hak ettiği yer, bu kalabalıktır.” “Sürrealizmin Politik Pozisyonu” başlıklı manifestosunda da Breton şiddet üzerinde durur ve şiddetin sanatın enerjisi olduğunu açıklar: “...yeni toplumun eşiğinde muazzam bir hazne keşfedilecektir. Bu hazne, tamamen silahlı olan sembollerin içinden fırlayarak kolektif hayatı işgal edeceği haznedir... Sorun, bilinçaltını şiddet fışkırtmaktan alıkoymak isteyen güçler koalisyonunun ilelebet ezilmesidir. Burjuva toplumu gibi, her yönden tehdit edilmekte olduğunu hisseden bir toplum, haklı olarak, böyle bir fışkırmanın onun ölümü olabileceğini düşünür.” Gerek Breton’un manifestolarında, gerekse sürrealizmden etkilenen diğer birçok avangard bildiride gördüğümüz, devrimciliği, yıkıcılığı ve şiddeti yaratıcı ve sanatsal bir eylem olarak kutsayan bu yaklaşımın anarşist gelenekle bağları ortadadır. Breton, “sürrealizmin kendini ilk kez anarşizmin kara aynasında tanıdığını” söyler.

http://www.aliartun.com/content/detail/50

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder