NICK ZEDD
Şimdilerde
ayrıcalığı, adam kayırmayı, bağlantıları temsil eden çağdaş sanat nihayet yok
oluyor, önümüzden defoluyor.
Bizler,
galerilerinizin, müzelerinizin ve sanat deliklerinizin dışında tutulmuş…
gözardı edilmiş, hakarete uğramış, mahkum edilmişler (ve yanlış sınıfa ait
olanlar) geleceğin sesiyiz. Bugünün kültürünün o çok moda değersizliğinin
üstüne tükürüyoruz. Ilımlılığın, bir neslin pek moda alaycılığının ve kasıtlı
olarak sıkıcı olan çağdaş sanatın üstüne kusuyoruz. Kronik utangaçlığınızın,
evcilleştirilmiş sanat anlayışınızın da içine sıçıyoruz.
Kırılma
anı ve çağdaş sanatın gübresini dürüst yöntemlerle kazma zamanı geldi.
Sisteminiz omurgasız ve değiştirilmeli. Sezilmez olmaktan onur duyanlar artık
yok.
Bugün
kapıları tutanların resim öldü dedikleri doğruysa eğer o zaman fotoğraf,
sinema, müzik, heykel, performans ve insanın diğer bütün yaratıcılığı da öldü.
Küratörler kültürünün hiyerarşik hakimiyetinin içeriği bireyin yerine nötr
bir klon geçirmek. Bize söylenen
akademinin küratör sınıfının tanrısal olduğu. Tarihi onlar belirler. Onların
seçimleri üzerimize yağmur gibi yağdırılır. Ama gerçek şu ki tarihteki
mihenktaşlarının yegane sahibi olan
AMATÖR (üreten,yenilik yapan yalnız birey) yalıtılmış bir küratörün aynı anda
iki ayrı şeye inanan gerçeklik tünelinin ötesindedir.
Bugünün
küratörler eliti tutku, öfke ve mahkumiyeti alaycı bir kayıtsızlık, kendini
geriye çeken bir duruş, bir kaçış ve sürüye katılışla değiştirme kararı
almışlardır. Koyun gibi bir uysallıkla hiç bir görüş açışı bulunmayan takip
edenler nesli türemiştir, herhangi bir şey için ayakta durmaya korkan, ama
düzene uymayı kolaylaştıran alaycı kayıtsızlığın arkasına sığınıp korkusuz
olduğu taklidini yapan bir nesil. Takipçi bu sanatçıların felsefesi
teslimiyettir. Bu teslimiyet sayesinde takipçi yüksek sanata dahil olmayı ve
onun getirdiği ödüllerden nasiplenmeyi beklemeye başlar.
Takipçilerin
ve kapıları tutmuş ustalarının anlayamadığı noktaysa yüksek ve düşük sanat
arasında temel bir farklılık olmamasıdır. Bugünün pornografisi yarının güzel
sanatıdır. Zamanın tezgahında kafir, kutsala dönüşür. Gerici ontolojik
yorumcuların altında elli yıldır acı çekmiş ekstremist hareketi içinden çıktığı
sürecin özetinden daha büyük fenomendir. Hâkim kültürlerin bizi inandırdığı şey
tarihin objektif olduğudur, oysa gerçekte subjektiftir ve hiyerarşik sistemin
küresel elitlerin yararına sömürülmesine dayalıdır.
Ekstrem
sanat metafizik değildir ve duyulara dayalıdır.
Bilgeliği
tahsis eden bileşen olan insan vucüdunu nihai hakem olarak belirler.
Deneysel
açıdan ekstrem sanat kişinin statükocu düşünceye direncinin ve onu
dönüştürebilme yeteneğinin biricik teyididir.
Gölge
iktidarlar ve gizli elitler tarafından bize dayatılan sahtecilik teşhir
edilmeli ve yok edilmelidir. Bu tamamen ticarete dayalı kanserli sanat
kurumlarının ve şahsi deneyimlere dayalı bireysel çıkışları da olumsuzlayan
kapitalizmin yağmacı habis düsturlarının yok edilmesini de gerektirir.
Referansı
olmayan, muvazaasız çıkışlar hayatın içine balıklama dalıp onu taşaklarından
kavramaktır.
Bu da,
şansını denemek, insanları kızdırmak, alarm zillerini çaldırmak ve genel olarak
stratejik bir hareketle dengeleri sarsmaktır.
Bizler
yeni ektremistleriz, gündemsel gerçekliğin kapılarını tutanlar tarafından bize
dayatılan maskaralığa karşı silahlarımızı kuşandık, başardıkları kitlesel
halüsinasyonu reddetmeyi seçiyoruz. Bizimkisi, yalanlar ve kendini aldatmaktan
mürekkep sisteminizi lekeleyen ve yok eden bir zevksizlik sanatı.
Çok uzun
zamandır aramızdaki koyun iflas etmiş bir sistemin yalanlarına karşı boyun
eğmesi için ödüllendirildi.
TANRIYA
SIÇIYORUZ. ÇÜNKÜ TANRILAR YOK VE HİÇBİR ZAMAN DA OLMADI. BÜTÜN TOTALİTER
KONTROL SİSTEMLERİ ALTÜST EDİLMELİ VE YIKILMALI. İNSAN ÖZGÜRLÜĞÜ İSTER
DEVRİMCİLER İSTER KARŞI-DEVRİMCİLER TARAFINDAN EMPOZE EDİLMİŞ OLSUN BÜTÜN
HİYERARŞİLERE KARŞI TETİKTE DURMAYI VE KARŞI KOYMAYI GEREKTİRİR. BİZLER
DEVRİMİN YERİNE GEÇECEK HIZLANDIRILMIŞ BİR EVRİM TARAFTARIYIZ. BİZLER
PROVOKASYON, AYDINLANMA, NEFRET VE AŞKI KULLANAN EKSTREMİSTLERİZ. KARŞI
UÇLARI BİRLEŞTİRECEĞİZ.